İçeriğe geç
Anasayfa » Mutsuz ve umutsuzsan, çıktığın kulvarlara geri dön!

Mutsuz ve umutsuzsan, çıktığın kulvarlara geri dön!

Okuma Süresi: 4 dakika

1974836-avrupa-kisa-kulvar-yuzme-sampiyonasindan

Çocukken binlerce hayal var kafamızda, o kadar ki neredeyse gerçek dışı bir beyin taşıyoruz küçük omuzlarımızın üzerinde.

Pilot olacağım, bilim adamı olacağım, uzaya çıkacağım, 5 çocuk doğuracağım, bahçeli bir evde oturacağım, bir sürü köpek alacağım, sahneye çıkacağım, ünlü olacağım, çok para kazanacağım, kitap yazacağım.

Bunların bir kısmı gelip geçici hayaller olabilirken, büyük bir kısmı ise bize içimizdeki nice potansiyel taşıyan tohumların sinyallerini veren gerçek dürtüler.

Kalbin neye meylediyor, senin gözlerini ne parlatacak, şöyle kalpten bir şükrü neye bakıp edeceksin sana fısıldıyor çocukluk hayallerin.

Ve harekete geçiyorsun.

Çünkü çocukların doğasında, istediği şey için harekete geçmek, gerekirse ağlamak ve ona sahip oluncaya kadar susmamak var.

Fakat bu kez, konu kendi hayallerin olunca, kulaktan dolma bir yerlerden ‘daha gerçekçi’ olman gerektiğini öğreniyorsun.

O yüzden hayallerine doğru şöyle güçlü bir adım atmak yerine, başını uzatıp kapıdan bakıyorsun. Eğer o kapıyı biri biraz iterse, hemen ayağını geri çekip kaçıyorsun. Ve işte bu çok önemli bir an.

Çünkü o an, kaderinin DNA’sı ile oynuyorsun.

Çok kalpten istediğin bir şeyi ‘yapamayacağına’ inanıyorsun.

Çünkü sen yazdın ama biri seni reddetti. Çünkü sen konservatuar sınavına girdin ama biri sana başarısızsın dedi. Çünkü sen para kazanmaya çalışırken aksine para kaybettin.

Bir hamlede, bu yenilgiyi kocaman bir kurban madalyası olarak kendi boynuna asıyorsun.

Demek ki kısmet değilmiş!

Aslında o anda gerçekten de çok büyük bir parçana ihanet ediyorsun, ruhunun sana emrettiği şeyi ilk zorlukta bırakıp kaçıp gidiyorsun.

Nerede o istediğini alana kadar ağlayan çocuk? Artık bilmiyorsun.

Her şey gibi bu konuda da, bir kere yaptın mı bir kere daha yapmak maalesef daha kolay ve en kötüsü daha ‘normal’ hale geliyor.

Yetenek sınavında reddedildiğin için sanat hayalini tamamen rafa kaldırıp işletme okuduğun gibi, beğendiğin ilk kız seni reddettiğinde de koşup kaçıp kalbini o kadar çarptırmayan birine gidiyorsun.

Bu kurban rolüyle hayatının ana amacı şu oluyor:

‘En istediğini değil, en kolay olanı yap. Yeter ki hiçbir zaman yenildiğini hissetme.’

Böylece durum daha da kötüye gitmeye başlıyor, çünkü artık bir adım daha ileri gidip direkt denemekten vazgeçiyorsun: O kız beni ne yapsın? O şirket beni ne yapsın? O ev herkes dururken bana mı kaldı?

İşte böyle böyle, bir bir kalbinin sana emrettiği kulvarlardan çıkıyorsun.

Sen artık kendini bir yazar, bir aşık, bir sanatçı, bir işadamı olma yolunda bile görmüyorsun, çünkü bunları denedin, bir kez yenildin ve konuyu komple kapattın.

Şimdi içinde bulunduğun kulvarlar ise senin için bebek işi.

Kendini öyle bir korumaya aldın ki, bu kulvarlarda yenilmene imkan yok.

Yeteneklerinin çok altında, parmağının ucuyla yapabildiğin bir iş.

Kalbini çarptırmayan haftasonu eğlenceleri. Hiç değişmeyen bir arkadaş grubu.

Ve sen artık, çıktığın tüm kulvarları bir yana bırakırsak, dünyanın en güvende hisseden insanısın.

Ayrıca mutsuz, ayrıca umutsuz.

comfort-zone

Kimsenin seni reddetmediği bir dünyada, daha kötüsü oluyor, ruhun seni reddediyor.

Ve buz gibi bir yalnızlık işte asıl o zaman başlıyor.

Bayıldığım bir sözdür:

Vazgeçmedikçe, yenilmiş sayılmazsın.

Evet, kendimiz ‘bittiğine’ karar vermedikçe hiçbir oyun bitmiyor, hiçbir kulvar kapanmıyor. Biz kapatıyoruz o kapıları, sonra da hayat bize kapatmış gibi ‘Kısmet’ deyip gidiyoruz.

Ve en kötüsü, bunun böyle olduğunu keşfettiğimizde bile, hayatımızı değiştirmek konusunda çekimser davranıyoruz. Oysa spor gibi, diyet gibi bu da bir pratik. Çıktığın kulvarlara geri dönmek, istersen 10 kere daha reddedilmek, 100 kere daha hayır cevabı almak ama kulvardan çıkmayı kesinlikle reddetmek.

Hiç başınıza gelmedi mi, iş görüşmesine geldikten sonra her gün sizi telefonla arayıp ne oldu diye soran ve size fenalık getiren birini, en sonunda işe aldığınız? Her dakika size mesaj attığı için çok sıkıldığınız adamı bir gün sevgiliniz olarak kolunuzda bulduğunuz?

Sebat etmenin büyük bir tılsımı var. Özellikle belli bir iş, belli bir insan özelinde değilse de belli bir konu özelinde sebat etmek, o kulvardan çıkmayacağını hayata çok net söylemek hayattaki piyonları yerinden oynatıyor.

Bir şekilde olacağına inananların hayatında, o şey bir şekilde oluyor.

Şimdi, ‘aşka kapımı kapattım’, ‘bu kadar yıldan sonra istediğim işi yapamam ki artık’, ‘daha önce para biriktirmedim’, ‘yurtdışını bir kez denedim olmadı’larımızla işimizin bittiği konusunda anlaşalım. Bu söylemlerin tümü net bir sonucu garantiliyor: Olmayacak.

Hayat da trip atmaktan anlamıyor. Bir yandan ‘kapılarımı kapattım’ derken bir yandan ‘keşke olsa’ demen hayat için bir şey ifade etmiyor. Ama net bir şekilde varlığını ortaya koyarsan… Ben buradayım, bu kulvarda ben de varım ve buradan mutlaka payıma düşeni alacağım dersen… Özellikle, o çok korktuğun yenilgiyi göze alırsan… sonra yenilgileri sadece bir oyun gibi görür, her yenilgide amaca bir adım daha yaklaştığını hissedersen… Kulvardan çıkmadığın sürece zafer senin.

Hadi bugün, çıktığımız, çıktığımızı bile unuttuğumuz kulvarlara geri dönelim.

Bir kere denedim olmadı, dediğimiz ne varsa, gerekirse bin kere deneyerek oldurmaya.

Çünkü ruhunun emrettiği kulvarlardan çıkmanın bedeli çok ağır. Önce ruhunu kemiriyor, sonra bedenini. Bugün tozlanmış tüm hedefleri raftan çıkarıp o kulvarlara sevgiyle, büyük bir gülümsemeyle ve tabii ki ‘asla vazgeçmeme’ kararıyla yeniden girme günü olsun.

O kulvardan sizi kimse kovmadı. Zamanında yenilmiş olduğunuza siz karar verdiniz.

Şimdi de aynı şekilde kendinizi kulvara yeniden davet edebilir ve bir kazanan olduğunuza karar verebilirsiniz.

İyi pazarlar!

Etiketler:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir