İçeriğe geç
Anasayfa » Kurumsal Isınma, Küresel Isınmaya Karşı

Kurumsal Isınma, Küresel Isınmaya Karşı

Okuma Süresi: 3 dakika

Geçen gün Bhutan’ın başbakanı Tshering Tobgay’ın TED konuşmasını izledim. Ülkelerinde yaptıkları doğa yanlısı seçimlerle nasıl dünyayı ’sürdürülebilir’ kıldıklarını anlatıyordu. Sonunda güzel bir sorgulama yaptırdı herkese: ’Bu dünya hepimizin; biz bu kadar dikkatli kullanıyoruz ama siz ne yapıyorsunuz?’ Ve bir davetle bitirdi: ‘Gelin bizim sürdürülebilirlik projemiz olan ‘Yaşam için Bhutan’ı tüm dünyaya yayalım. Çünkü sonuçta, bu işte hep beraberiz.’

Bu işte hep beraberiz dediği, akıl almaz şekilde gözden kaçırdığımız gerçekti aslında: Sorumlu ve vizyoner bir ülkeye gerçekten yakışan davranış, alarm çanları çalmadan aksiyona geçmektir. İşte bu yüzden Bhutan’ın öyküsü ilham verici. Henüz gazetelerde küresel ısınmayla ilgili ilk basının ilgisini çekecek kriz haberini görmeden önce bunları çoktan düşünmüş olmaları, ibretlik.

Maalesef insanoğlunun erteleyici doğası, herkesi Bhutan kadar planlı olmaktan alıkoyuyor. Örneğin evde bir yangın çıksa anında müdahale ederiz, ama küresel ısınma deyince, sanki bize dokunmasına daha çok varmış gibi umursamaz olmayı seçmek rahatımıza geliyor. Konuyu bu kocaman dünyamızdan alıp, plazalara getirirsek de durum tam olarak aynı.

Kurumsal kültürlerin bir evrilme, yeniden doğma döneminde olduğu kesin. Önce garantici, tutarlı, sadık ve biraz da kaderci X kuşağının korkularla yetiştirdiği Y kuşağı taşları hafiften yerinden oynatmaya başladı. ‘Neden katlanayım ki’ler, ben bundan daha iyisini yapabilirim’ler, yükselmek için 10 sene beklememin ne faydası var’lar Y kuşağında yavaş yavaş baş gösterirken, birkaç kişinin asiliği olarak algılanmıştı. Sonra arkasına pek sevgili Z kuşağı da eklendi ve güm diye, önceki iki kuşağın prangalarından kurtulmuş tepkisini ortaya koydu: ‘Ben buyum ve kendimi gerçekleştirmeliyim, ve kuralların, tavırların köhneyse burada durmak istemem.’

Bu sırada, daha uzun süredir şirketlerde çalışan özellikle X kuşağından oluşan tayfanın da sadık olması, mutlu olduğu anlamına gelmiyordu. Kol kırılır yen içinde kalır, sorunlar aile içinde konuşulur mantığıyla çoğu kıdemli mutsuz şirketlerin sinerjisine karbondioksit salmaya devam etti, hala da ediyor.

Sadıkları mutsuz, yenileri mutsuz, ortaya sinerjisi zehirli bir gaz çıkmaya başladı. Bu dalganın artık önlenemez veya görmezden gelinemez olduğu kesindi. Çok çalışılmak istenen, Bhutan’ın yaptığı gibi, gelen kurumsal kültür dalgalarını 3 kuşak önceden görüp  pozisyon alan şirketler haricinde, büyük bir kitle bu döneme hiç hazırlanmadı, hep geçer sandı. Geçer, sonunda patronun sözü geçer. Geçer, sonunda gençlerin bu hevesi geçer. Fakat durum öyle değildi, çünkü değişen kolektif bilincimizdi artık, tek tük asilikler değildi ortada dolaşan.

Kurumsal Isınma

”Bir kaynağı sorumsuzca kullanmanın, nasılsa dayanıyor deyip sonuna kadar sömürmenin bedeli hep çok ağır olur. Hele ki bu doğaysa,  hele ki bu insansa.”

Sinirler bozuldu, istifalar arttı, kalanların şikayet boyutu tavan yaptı, ve yükselen ısı, Kurumsal Isınma’yı başlattı. Bir şeylerin değişeceği sinyali her zaman çok önceden gelir, fakat görmezden gelinen sinyaller kartopu gibi büyür ve sonunda bam diye konunun ortasına düşer. Kurumsal Isınma, sinyallerini hiç yoksa 10 yıldır veriyor fakat birçok şirket cirolarının çalışanlarının psikolojisiyle yakından, hem de çok yakından ilgili olduğunu kabul etmekte hala zorlanıyor. 

Kurumsal Isınma da, Küresel Isınma gibi, birkaç günde meydana gelen bir felaket değil. Uzun süre yatırım yapılan bir felaket. Bir kaynağı sorumsuzca kullanmanın, nasılsa dayanıyor deyip sonuna kadar sömürmenin bedeli hep çok ağır olur. Hele ki bu doğaysa, hele ki bu insansa.

Kurumsal Isınma başlayalı çok oldu, şimdi yangından mal kaçırır gibi, yıllarca beslediği hiyerarşik, emir-komuta sistemini nasıl evireceğini düşünen bir çok şirket var. Genellikle kötü senaryolarda büyük patronlar buna yanaşmak istemese de, o hiyerarşik ortam çoğu yöneticinin hayattaki en büyük duygusal dayanağı olsa da köşeye sıkışan birçok geleneksel şirket kültürü var. Artan istifa oranları, dolayısıyla artan turnover maliyetleri, bir yandan bazı şirketlerin çalışanlarını baştacı yapıp sektör birinciliğini meşale gibi taşımaları, konuyu yadsınamaz boyuta getirdi. Şimdi herkes kolları sıvamış, bu insan kaynağı yıllarca kana kana sömürülen şirketlerden nasıl tutku, başarı, sadakat çıkarılır diye motivasyon madenciliği yapma çabasında. Bu çok da güzel bir çaba. Fakat Tshering Tobgay olsa ne yapardı?

Büyük ihtimalle, bizi sadece kendi şirketimizi değil, ülkemizin ve dünyanın tüm çalışma ortamlarını iyi yönde etkileyecek şekilde düşünmeye davet ederdi. Sonuçta kocaman bir çemberin içindeyiz. Kar da bizim, karar da, insan da. Ve insana işkenceyle, mutsuzlukla, para kaygısıyla (bununla ilgili ayrı yazı gelecek) zoraki yaptırılan işlerin, Kurumsal Isınma’ya sadece pansuman olacağı kesin. Oysa özellikle büyük şirketlerin bir araya gelip ciddi ciddi şunu düşünmesi gerekiyor: Bu teknolojide, bu düşünce yapısında, insan kaynağını en verimli ve sürdürülebilir kılmanın yolu nedir? Hadi soruyu belki daha basitçe sormak gerekir: ‘Benim patronumdan görmeye he deyip para biriktirene kadar dişimi sıktığım işkenceye, torunum nasıl katlanmaz? Benim 20 yıl yoksayılan fikirlerimin aksine, çocuğum nasıl demokratik bir iş yapısında çalışır? Köhne kurumsal şirketinden 2 ay sonra istifa eden çocuğumun zekası ve eğitimi, nasıl daha sürdürülebilir kullanılabilirdi?

Patronculuk, çalışancılık, insan kaynaklarıcılık masekelrimiz. Sürdürülebilirlik hepimizin, kazanç hepimizin. Aile toplumun en küçük parçasıysa, şirketler de toplumsal kalkınmanın küçükten büyüğe çok önemli parçaları. O yüzden çürüyen değerlere ve ısınan kurumsal kültürlere bakıp gereken devrimi emin adımlarla yapmak, hem şirketlere ve çalışanlara, hem ülkemize ve dünyaya karşı sorumluluğumuz. 

İnsan biziz, kazanan insan da, çalışan insan da, çalıştıran insan da. Yakan da, sonunda dönüp dolaşıp yanan da yine biziz.

Tobgay’ın dediği gibi: ’Sonuçta, bu işte hep beraberiz.’

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir