Kocaman bir yıl oldu benim için. 1 Ocak 2018’e, 10 yıldır hayal ettiğim gibi sonunda kendi işimi yapmak üzere, kurumsaldaki işimden ayrılarak başladım.
*******
İlk 4 ayı araştırma, görüşmeler, denemeler, yanılmalarla geçirdim ve 1 Mayıs 2018’de resmi olarak kendi işimi başlattığım gün, hamile olduğumu öğrendim.
*******
Temmuz ayında, aşırı yoğun çalışmakla hamileliğin çakıştığı noktada kendimi hastanenin acilinde buldum, doktor bana ‘yavaşla’ dedi.
*******
Temmuz’da yavaşladım, bilinçli olarak hiçbir müşteri almamaya, hiçbir etkinliğe katılmamaya ve hamileliğin sonuna kadar dinlenmeli bir dönem geçirmeye karar verdim.
*******
Temmuz’dan Aralık’a kadar toplam 12 müşteriye hizmet verdim. Bunların hepsi, birbirinin referansıyla gelen müşteriler oldu. Benim ‘yeni müşteri aramayacağım’ kararım bakiydi.
*******
İşe başladığım ilk 3 ay, korkudan zangır zangır titredim. Maddi olarak her şeyi nasıl yöneteceğim, zamanımı nasıl yöneteceğim, insanları nasıl yöneteceğim, her şey ayrı bir korku oldu bende. Ben ne yaptım ya? deyip durdum. Eski direktörümün bana on kere ‘Emin misin?’ diye soruşu kulaklarımda çınladı da durdu. Değilim, ah değilim! dedim içimden.
*******
Sonra işler işleri kovalayıp da pasif bir dönemde hayalimin çok ötesine geçince, güveni hissettim. Çalıştığın ve iyi çalıştığın zaman daima başarının geldiğini gördüm.
*******
Evden, cafeden ve ortak ofisten çalışma hayalim yine Woody Allen’ın o filmindeki gibi ‘Hep bunu hayal etmiştim, ama şimdi yaşadığım için artık bu hayal beynimi kemirip durmayacak.’ dedirtti. Meğer ne kadar insansevermişim, içedönük biri olsam da ne kadar sosyal ortamlarda çalışmaya alışmışım onu anladım. Bireysel çalışmak kocaman bir yalnızlık, insan daima insan istiyor, onu kavradım.
*******
İşle ilgili sistemler oturtmaya başladıkça ‘Kurumsal hayatı ve bürokrasiyi’ keşfettim. Aslında şikayet edilen tüm klişelerin (saatler, ofis ortamı, kurallar, sistemler, prosedürler) nasıl bir gereklilikten doğduğunu gaz ve toz bulutundan başlayıp bir de kendim keşfederek, kurumsal hayata ‘Sezar’ın hakkı, Sezar’a’ dedim.
*******
Benim için çalışan insanlarla ilişkime aşırı ama aşırı dikkat etmeye çalıştım. Çünkü çalışan olduğum sürece ‘Bir gün kendi şirketim olursa xxx yapmayacağım’ diye uzun bir liste oluşturmuştum kafamda hepiniz gibi. Kah başardım, kah başaramadım. Ama görüyorum ki bir sürü arkadaş kazandım. Belki bu kimi zaman çok iyi yönetemememe, yumuşak kalmama sebep oldu ama olsun, insan olmanın her şeyin önünde olduğu bir sistem kurmak hep hayalimdi.
*******
İş imkanlarının her yerde olduğunu anladım, kendi işini yapmanın en tılsımlı yanı belki de bu. Her biriyle tanıştığında, işinden bahsettiğin an yeni bir imkan doğduğunu fark ettim.
*******
Bu sırada sosyal bir ders de aldım; eski arkadaşlıkların daima sürmeyeceğini üzülerek öğrendim. Bir noktadan sonra, sen ne kadar çabalarsan çabala, arkadaşlıkların tek taraflı itelenemediğini gördüm. Üzüle sıkıla ve aylarca kafama taka taka, çok eski bir arkadaşımla ilişkimin kopup gitmesine şahit oldum.
*******
Konu annelik olunca, akbaba gibi konuyu sahiplenen bir anne kitlesi olduğunu gördüm. Bunlar, tavsiye istemediğinde tavsiye veriyor, tavsiye ne kelime kimileri durup dururken emir kipiyle Instagramdan ‘şöyle yap! böyle yapma!’ diye mesaj atıyordu. Kendini bu kimliğine bu denli kaptıran kadınlara üzüldüm, ve umarım kendimi hiç böyle görmem, dedim.
*******
Ve son ay, bugün 2018 bütçeme baktım! Her yılın son ayı en korkutucu an bu benim için. 🙂 Günlük bütçemi çok uzun zamandır en ufak ayrıntısına kadar excel’de tutuyorum. Bahşişinden, su siparişine kadar her şeyiyle. Dolayısıyla sene sonunda kategori bazlı uzun bir raporum oluyor 🙂 Bu kez ilk defa işin içine kendi işimden kazandıklarım girdi, mutlu oldum. Ama daha çok korktum.
Aslında Aralık ayında en çok ‘Belirsizlikten ne çok korkan bir insan olduğumu’ keşfettim. Doğum yaklaştıkça doğumun esrarengiz zamanlama ve gidişatından; excelime bakınca girişimciliğin çok iyi gitse bile asla garanti sunmayan finansallarından aşırı korktuğumu fark ettim.
Bir memur olarak kalıp, sezeryan tarihimi hamileliğin ilk günü planlasam daha mı iyiydi?
Olabilir, zira bütün savaşlarımız içimizdeki korkularla değil mi?
*******
2019’a elimde bir şirket, bir bebek ve bir tutam korkuyla giriyorum.
Büyüdüm mü?
Büyüdüm.
30’dan sonraki her sene gibi yine daha analitik, daha mantıklı tarafım arttı; daha duygusal, sanatsal, bohem tarafım azaldı. Bu da bana kesinlikle daha iyi geldi, gelmeye devam ediyor.
*******
2019 gelirken fragmanımın soruları şunlar:
Bakalım Gözde, girişimcilik serüvenini sürdürebilecek mi?
Bakalım Gözde, doğumdan korkup ‘ay beni sezeryana alın’ diyecek mi?
Bakalım Gözde, ‘sen bebekle 9 ay işi unut’ diyenlere inat ne zaman işe dönebilecek?
Hepsi azzzz sonra, 2019’da!
her şey dilediğiniz gibi olsun, bol şans! 🙂