İçeriğe geç
Anasayfa » Dolabını ve ruhunu temizleme rehberi

Dolabını ve ruhunu temizleme rehberi

Okuma Süresi: 4 dakika

Sadeleşme konusuna uzun zamandır kafayı takmış durumdayım. Öyle ki eve her gün bir müfettiş gelip ‘Fakat bunu en son ne zaman kullandınız?’ diye soracakmış kadar hazırım denetlenmeye. Kullanmadığım ne varsa veriyorum, atıyorum, yeni bir şey alırken on kere düşünüp mümkünse hayatıma yeni bir ‘Bana bak, benle ilgilen, beni yıka ve zamanını bana ver!’ objesi eklemiyorum.

Henüz 100 eşyayla yaşama boyutuna ya da kendime birkaç forma belirleyip sadece onları giymeye geçebilmiş değilim kabul, ama çok yakınım. Fakat temizlik öyle bir iş ki kabasını aldıkça köşelerine gitmek istiyor insan, temizledikçe tozlar bile gözüne batmaya başlıyor.

Bu süreçte derine indikçe göreceğin şu: Görünenler kadar bir de görünmeyenleri temizlemen gerekiyor.

Mesela her sabah uyandığında kendinle birlikte taşıdığın kilo kilo düşünceleri. Mesela beynine girmesine izin verdiğin dizidir haberdir konuşmadır bir sürü faydasız otu.

Ruhuna yapışıp ağırlık yapan ne varsa kaldırmadan, bu sadeleşme işi tam olmuyor, olamıyor. Ben de bir liste yaptım; fiziksel fazlalıklardan kurtulurken madalyonun öbür yüzünü de temizlemeyi unutmayalım diye. İşte fiziksel ve ruhsal temizlik için birbirinden ilham alan 11 maddelik sadelik anayasam:

1-6 aydır giymediğin ne varsa at gitsin. / 6 aydır sana ilham vermeyen kim varsa diyaloğunu, ilişkini gözden geçir.

2-‘Anı’ diye sakladıklarının duygusal etiketlerini yavaşça çıkar ve sırf anı diye kendine kalabalık yaratmaya son ver. / ‘Vefa’ diye ruhunu bayıltsa da gitmeye devam ettiğin ortamlar, görmeye devam ettiğin ama enerjini çalan kimler varsa gözden geçir. İnsan zamanla yenileniyor, istekleri ve mutlu olma şekilleri de öyle.

3-‘Süs’ diye sakladığın ve kendinden önce onun tozudur bakımıdır uğraştığın objelere tekrar bir bak, sonrasını biliyorsun. / Hobi diye, hayatın renklensin diye hayatına eklediğin ne varsa tekrar bak, en kıymetlileri kalsın ama kendine piyano dersinden baleye koşarken helak olan zavallı süper çocuk muamelesi yapma.

4-‘Tarzını yansıtsın’ furyasına kapılıp aldığın bu ‘tam ne olduğu belli olmayan’ aksesuar, ekstra eşya, lamba, fular, tablo vb. ahalisine yeniden bir bak. Mecburlar mı, yoksa artık sana yükler mi? / Kendini ifade etmek uğruna bir şeyleri ‘anlatarak’ geçirdiğin zamana bir bak. Neredeyse her şeyi bir yaşamak, bir anlatmak için her konuya x 2 zaman harcıyor olabilir misin? Neleri sadece yaşayıp defteri kapatabilirsin, neler kahve sohbetinde masaya dökülmezse olmaz?

5-‘Lazım’ları yeniden değerlendir. Otomatik vitesten çıkarman gereken gelenekler gün gibi seni bekliyor, hele ki evlilik gibi ‘al al al’ bombardımanı dönemlerde dikkat etmek lazım. Bir insan kaç havlu, kaç nevresim, kaç örtü tüketir günlük hayatına bakarak hesaplamak güzel oluyor; ‘ideal’ine göre değil. / ‘Lazım’ları yeniden değerlendir. Aramazsan ayıp olacaklar, uğramazsan gücenecekler, katılmazsan darılacaklar listesi arasında kendi ihtiyaçlarını ne kadar rendelediğine bak. Unutma, önce kendi maskeni…

6-Yeni bir şey alman ‘gerektiğini’ hissettiğinde hep kendine sor: Bunu almadan nasıl çözerim, bunu almadan kaç gün daha geçiririm? / Biri sana -malı dediği an hep kırmızı alarmda ol, o denen şeyi yapmazsan direkt sonucu ne olur? Yes Man çok tatlıydı ama her şeye evet demeden, ajandanı kuşlara yem atar gibi dakika dakika parçik pinçik etmeden iyi düşün.

7-Bir şey alınca, bir şey at. Süper basit kural, evine, dolabına yeni bir şey giriyorsa, eski bir şey çıkmak zorunda. Kıyamıyorsan zaten eskilerin yeterince iyidir. / Baba gibi bir seçim ama, her seçim bir vazgeçiş olmak zorunda. Hem şu hem bu hem de o olamayacaksın; yeni bir hobi, arkadaş grubu, seyahat rutini, spor programı vb. hayatına girerken; eskilerden neyle vedalaşacağını bul. Kendi tükenmişlik sendromunu baştan engelle.

8-Kullan, kullan, neyin varsa kullan! Bir gün diye beklettiğin ve atma elemesinde atılmamasına karar verdiğin şeyler için geliyor: Hayat bir gündür, o da bugündür! O t-shirtü giy, o kitabı oku, o kutu oyunun aç oyna. Yapmıyorsan kuralı biliyorsun, at gitsin! / Kullan, kullan, seni ‘potansiyelin’ odasında bekleyen ve paslanmaya yüz tutmuş tüm yeteneklerini gün yüzüne çıkar. Şarkını söyle, İngilizce konuş, resmini yap, blogunu başlat. İçindeki bekleme salonunda kalabalık eden her şey gizli gizli ruhuna işkence ediyor. Eğer kullanmıyorsan, şunu demek için de istekli ol: ‘Tamam ya, bu artık yeni hayatımda yer ayırmak istediğim bir hobi / etkinlik / mesele değil.’

9-Kendi yöntemlerini bul. İlla göz makyajını ‘göz makyajı çıkarıcı’yla çıkarmak, ayakkabılarını ‘ayakkabılığa’ koymak, gözlüğünü ‘gözlük kabında’ saklamak zorunda değilsin. Her emtia için bir satış kalemi üretilmiş olması senin uslu öğrenci olup itaat etmeni gerektirmiyor. Kendi daha yaratıcı çözümlerinle ihtiyaç sayını azalt. Etiketler kutsal kitabın olmasın. / Lifehack mantığında, kendine özgü çözümlerini keşfet ve yarat. Her şeyi herkesin yaptığı gibi yapmak zorunda olmadığını hatırla, bazı etkinlikler birleştirilebilir, bazı rutinler için kısa yollar bulunabilir. Kült saydığın kurallara dönüp bak ve bir daha,  -malı’larınla vedalaş.

10-Konfor alanının dışında at. Normalde ‘ay onsuz olur mu’ denilen, senin için de baş köşede her daim duran bir şeyi at. Zor olabilir ama, eşya bağımlılığının aslında her türlü gereksiz olduğunu ve ‘gerekliler’ listenin bile hack’lenebilir olduğunu sana hatırlatması için müthiş. / Konfor alanının dışında ‘hayır’ de. Kendine zaman ve enerji ayırmayı önceliğin haline getirdiğinde kimsenin sana kırılmayacağını ve ‘kültürel olarak yapmam gerekenler’ listesinin bile hack’lenebilir olduğunu sana hatırlatması için müthiş. Hem sen kendini iyi hissetmezken kimseyi daha iyi hissettirmen de mümkün değil.

11-Tamir edilmeyi bekleyenler, kurulmayı bekleyen mobilyalar, açılmayı bekleyen kutular.. Hiçbiri arkandan ağlamıyorlar ve acil olarak ilgi beklemiyorlar. Kendini görevler içinde kaybetme ve bazı ’benimle ilgilen’ çağrılarını eşyalarına kibarca sıralarını beklemelerini söyleyerek (!) ertele. / Her sinyal seni telefon hücrene geri çağıran gardiyanın düdüğü değil. Geldiği anda okumadığın mailler, bildirimler, paylaşımlar seni yemeyecekler. Özellikle sosyal medya zamanını kısıtla, beklet ve sonra ayırdığın zamana dikkat et.

Dolayısıyla altın kural işte ve sadeleşmede aynı; dolabında ve beyninde sürekli ‘vıdıvıdıvıdıvıdıvıdı’ diye vızıldayan binlerce şeyi mümkün olduğunca azaltıp, asıl enerjini gerçekten kıymetli, yaratıcı, özel ve önemli olana harca.

Ve hem eşya hem de zaman için, kendi yaratıcı yöntemlerini bulmayı alışkanlık haline getir.

Dipnot: Atma/verme işine girişince, atmaver gibi gruplar veya Modacruz gibi uygulamalar insanın imdadına yetişiyor.

Dipnot2: İşe eşyalar için gardroptan, ruhun için de günlük aktivitelerden başlamak en kolayı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir