İçeriğe geç
Anasayfa » Bir İletişim Kazası: 18 Ölü

Bir İletişim Kazası: 18 Ölü

Okuma Süresi: 2 dakika

Çekingenlikten ölünür mü? Evet.

Korkudan? O da evet.

Şirketinizdeki hiyerarşik sistemi güçlendirin, korku salın, verin baskıyı, kükreyerek yönetim, ve umarım sonu bu hikayedeki gibi trajik olmaz.

Gerçek uçak kazalarını analiz eden Uçak Kazası Raporu belgeselinin dün izlediğim bölümü, 2 pilot ve 16 yolcunun ölümüyle sonuçlanan bir kazayı konu alıyordu.

Kaza sonrası detaylı bir araştırma yapıldı.

Sorun vidalarda, göstergelerde, kanatlarda, buzlanmada, bulutlarda değildi. Tıpkı maaşta, kahve makinesinde ya da şirketimize hoş geldiniz paketinde olmadığı gibi.

Sorun elle tutulamaz bir konu. Kaptan çok sinirli, baskıcı bir adam. Daha uçağa bindikleri an, yardımcı pilotu aşağılayarak azarlamaya başlıyor. (Karakutudan dinliyoruz.) Her fırsatta eleştiriyor, düzeltiyor, her söylediğinde bir kusur buluyor, azarlıyor.

Yardımcı kaptan 25 yaşında, pilotluk eğitimini birincilikle bitirmiş pırıl pırıl bir genç. Saldırganlıkla üstüne gidilen ve sürekli azarlanan çalışanların başına gelen şey, ona da oluyor: Paralize oluyor.

Ben iş hayatında şu sözleri o kadar çok duydum ki:

‘Aslında bu yaptığımız yanlış ama neyse karışmayalım şimdi, yöneticinin istediğini yapalım. Nasılsa sonunda kendi istediğini yaptıracak.’

‘Söylerdim ama sonra onun yanlışını çıkardığım için başka yerde yüzüme vuracak, o yüzden düzeltmedim. Boşver yanlış bilsin.’

‘Uyarırdım ama çok sinirleniyor, dinlemeyi sevmiyor. Bırakalım kendi başının dikine gitsin. Belki iş başarılı olmayınca anlar.’

İşte bu kaptan pilot gibi, kendi düşüşlerini hazırlayan yöneticiler, ekipleriyle birlikte unufak olup, bir daha hatırlanmayacak kariyerler yaratıyorlar kendi pseudo-krallıklarında.

Kimse değişmez. Davranışlar bir yere kadar eğitilebilir, ama karakter değişmez. Komplekslerini sırt çantaşında taşıyan, ilk fırsatta bomba olarak ekibinin ortasına bırakmayı uman, siniri dilinin ucunda, kavga isteği her an ramakta olan bir yönetici, en iyisi hiç yönetici olmamalıdır. İşe alım ve terfi kısmında önemli bir detay. Ataşehir’deki kezzap olayını unuttuk mu?

Kaç yönetici sırf işi iyi kıvırıyor, ağzı iyi laf yapıyor, çatır çatır satış yaptırıyor diye psikopat olmasına rağmen tolere ediliyor?

Kaç çalışan susuyor? Kaç mobbing’in üstü renkli pikelerle örtülüyor?

Kaç susturulan, paralize olan çalışan, en büyük kazalara, hatalara engel olabilecekken sırf bir azar daha yememek için susuyor?

Canavarlarla çevriliyiz. Plaza psikopatlarının sayısı sandığımızdan çok daha fazla. Korkmadan, sesimizi çıkarmak zorundayız. Çalışanlarımızın, korkmadan sesini çıkaracağı ortamlar yaratmak zorundayız.

Yoksa uçak düştükten, şirket battıktan, canlar gittikten sonra analizini yaparken, sebebin bir canavarın öfkesi olduğunu keşfetmek yürek yakıcı… Ve geri dönüşü olmayan, çaresiz, ürkütücü bir keşif.

Şirket başarısından önce insani başarı, psikolojik sağlık gelmeli. Hem de öyle laylaylom bir soft skill eğitimleri konusu olarak falan değil. Çok ciddi. Bu pilotun durumunda, daha önce birçok kişilik testinde başarısız olduğu, ancak bu durumun kimse tarafından ciddiye alınmadığı görünüyor. Şirketler de aynı hastalıktan muzdarip. Genellikle mevcut durumda yolunda gider görünen ve hızlıca para kazandıran, hızlıca sistemi döndüren dikkate alınır. Uzun vadede ölümcül olabilecek detaylarla ilgilenmek hep ‘bir ara’ya ertelenir.

Sağlıkla, dahası altındaki insanı onore ederek, eğiterek yönetebilen yöneticiler olsun. Çoğalsın, büyüsün. Ve agresif, toksik, hem çevresindekilere hem şirkete zararlı yöneticilerin işine son verecek cesarette insan kaynakları kahramanları olsun. Her şey mikropsuz ekipler, mutlu çalışanlar için. Ve tabii, tepetaklak düştüğünü düşene kadar durumu fark etmeyen şirketler için, çok geç olmadan…

Görsel & Video: National Geographic

 

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir